"Suçsuzlar Çağı, Suçlular Çağı" Da Neymiş?



     Merhaba sevgili okuyucular, dayılar bacılar, Pelinsu Eceler...

     Biliyorum ki mizah yüklü bir blog'uz. Fakat kendime geçenlerde "Neden sanata yer vermiyorum ki?" dedim. Deyiş o deyiş arkadaşlar. Kendime hemen bir Youtube kanalı açıp sanatla mizahı birleştirdiğim videolar yaparak 1 aya Danla Biliç'in kanalına konuk olup ona "Allah'a Kadar Sanat, Allah'a Kadar Mizah Diyen Kız Makyajı" yapabilme hayalleri kurdum. Sonrasında da Kerimcan Durmazla Dj performansları yapar ardından da Enes Baturla film çekerdik belki. Sonrada paraya para demez "Youtube'dan para kazanılmaz ki abiii" tavırlarına girerek jakuzimde fink atardım. Ben de bilirdim zengin ve ünlü olmayı ama sırf sizin için şurada debeleniyorum. Değerimi anlayın arkadaşlar.
     Şimdi de sırf sizin için sanatı da Blog'a davet ediyorum. Ahanda geldi!!
     Hoş geldiler kendileri...

     Bugünkü konumuz kendi okulumun drama topluğunun oyunu "Suçsuzlar Çağı, Suçlular Çağı"
     Böyle de çok gizemli ama bir yandan da sabah programı açılışı gibi oldu, affedin. Bu arada Hacettepe'de okuyorum, en azından öyle söylüyorlar bana. (Dil çıkaran emoji)



     Geçen hafta bugün Drama Topluluğunun standında gördüm oyunun afişini ama ilk görüşüm değildi bu, zaten daha önce de oynanmış, hatta turnelere de çıkılmış bir oyundu bu ama bilet almaya ve oyunu görmeye yeni fırsatım oldu. Dedim bir göreyim, üstelik topluluğa da katılmak istedim ama akrobasi dediler, takla atıyoruz dediler gerisin geri kaçtım oradan. Yahu göbeğimi görmediniz mi? Ben iki takla atsam sahne de tadilat mı var derler, ayıp olur elaleme. Dans ediyor olabiliriz, iki gerdan kırıyor olabiliriz ama bir yere kadar dostlar. Biletimi alır, izlerim dedim ben sakince.
     Ki izledim de dün.
     Oyun okul içerisinde değil "Yakîn Tiyatro"da sahnelendi.



     Adını duymamış olanlar için; Ankara'daki Çayyolu metrosunun Necatibey durağından indiğinizde 15 dakikaya varabiliyorsunuz, hatta Kızılaydan da 20 dakikalık bir yürüme mesafesinden de. (Dönüşü yürüyerek bizzat yaptım, sırf sizin için denedim, bakın hala değerim bilinmiyor ama) Oldukça küçük görünen ama 77 kişiyi alabilen butik bir tiyatro sahnesi olan bu yer, bizi oldukça iyi karşıladı. Zaten standda gördüğüm insanları orada tekrar görmek bir güven duygusu verdi. Geneli öğrenci olan kitlesi ile izlemeye başladık oyunu.
     Oyun Siegfried Lenz'in aynı adlı Bremen Edebiyat ödüllü eserinin sahne uyarlamasıydı. 2 perdelik, 9-10 oyuncuya sahip bu oyunu izlemesi zor oldu. Bunu kötü anlamda söylemiyorum çünkü sahnenin getirisi ile oyunculara çok yakınsınız ve oyunun içinde gibi hissedebiliyorsunuz kimi zaman. Özellikle çoğunlukla bütün oyuncular oyun boyunca sahnedeler, ki bu oyuncular için oldukça zor olmalı. Akrobasi ve TAKLAları da sayarsak ortada ciddi bir emek vardı. Oyuncular profesyonel olmamalarına rağmen çok iyi iş çıkarmışlar. Özellikle Otelci karakterine hayran kalmamak elde değil.
     İlk başta olayları anlamakta zorlansam ve ilk perde ikincisinin yanında biraz sönük kalsa bile finali sizi fazlasıyla tatmin edecektir. Gidip görülmeli derim. Şanslısınız ki oyunun 22 ve 25 Ekim'de gösterileri mevcut. Koşun koşun, kaçırmayın anam babam.
     Ayrıca konusundan da çok bahsetmedim. Neden mi? Çünkü bize ayrılan sürenin sonuna geldik sevgili okurlar. Gelecek yazı da görüşmek üzere. Hoşçaka... Durun durun Yakîn Tiyatro'nun programına da bakın arada. İki kültürlenin, fena mı olur?
     Kapatıyorum o zaman...
     Son ki üç Arda !



Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.