Alnının Teriyle Yalnız Olmama Üzerine...


     "Ne dersin paravanı açalım mı artık?"
     "Evet Esra Hanım... Ya da paravanı açmadan önce ben kendisine evlenme teklifi etmek istiyorum."
     (Alkışlar)
     "Evet sayın seyirciler, bir aşk mı doğuyor? Reklamlardan hemen sonra öğreneceğiz. Sakın bir yere ayrılmayın!"
                                                             

     Buraya nasıl mı geldik? Durun öyleyse, başa alıyorum.

     Günaydınlar herkese! Nasılsınız? Biliyorum, kendinizi iyi hissetmiyorsunuz. Boşlukta gibisiniz biraz. Her şeyiniz var ama daha özel şeyler istiyorsunuz. Çevrenizde sizi seven onlarca insan var ama siz onları sevmek istemiyorsunuz. Üstüne etrafınızdaki herkesin sevgilisi, yavuklusu var. Hatta büyük bir çoğunluğu evli. Peki ya siz? Durun... Durun hele! Nereye gidiyorsunuz? Anladım. Haydi bakkala gidin de gazetenizi alın önce. Herkes görmeden koyduğunuz ilana bakın. Ama bunu yaparken sık sık telefonunuza da bakın. Edindiğiniz onlarca arkadaşlık uygulamalarından yeni bir arkadaş (!) edinmiş olabilirsiniz hatta bir mesaj bile almış olabilirsiniz. Neden olmasın? Aynen karıştırın hepsini. Bakın güzelce. Durun bir dakika... O ses de ne? Sizin telefonunuzdan geliyor. En yakın arkadaşınız değil mi o? Neden açmıyorsunuz telefonu? Ve neden yüzünüz o halde? Tabi ki, şimdi anladım, şu an sizi seven arkadaşınız ile konuşacak vaktiniz yok, siz şu an o uygulamalardan sizi seven birini aramakla meşgulsünüz. Çok haklısınız, açmayın telefonu sakın!
     Oh geldiniz sonunda! Açın hemen gazetenin ilan sayfasını. Gördüm sizi sağ taraftasınız. Fotoğrafta da güzel çıkmışsınız vallahi. Ne yazdınız altına?
     "35 yaşımda bekar ve "yalnızım". İyi yemek yaparım ve temizliğime düşkünüm. Bir evim ve bir arabam var. Beni sevebilecek bir eş arıyorum. Ayrıca 3.000 liralık maaşım var. Tanışmak isterseniz 0XXX XXX XX XX"
    "Eş" bulmak için gazeteye ilan vermek... Halledildi! Hemen diğer ilan sayfalarını karıştırın birkaç kişiyi arayın. Bu arada uygulamalardan birkaç kişiye de mesaj atın, sohbet başlatın. Eş bulmak ve evlenmek kolay mı bu devirde?
 
     Ne o? Güzel pankart ama biraz daha dikkat çekici bir şeyler olsaydı keşke. - Bu olaya genel itibari ile birileriyle tanışmak için kendini pazarlama diyorum. Ama siz dilencilik de diyebilirsiniz. Olay şöyle işliyor; Şehrin işlek bir caddesine gidilir ve elinize isminizin ve ilişki arayışınızın yazılı olduğu pankartlarla dolaşılır. Sizin gibi biri varsa ve sizi beğenmişse yanınıza gelir ve tanışırsınız. Cesaretiniz varsa bu olayın tam tersi de olabilir. Ama bu tür caddelerde öğle vakitlerinde dolaşmanız gerekir. Çünkü öğleden önce kısmetiniz olmaz, öğleden sonra da kimseyi bulamazsınız caddelerde. Ya işine gitmiştir  ya da evlenme programına. -
     Neyse, hikayemize geri dönüyorum.

     Eş bulmak ve evlenmek kolay mı bu devirde? Değil tabi! Alnının teriyle sevgili bulacaksın ve evleneceksin arkadaşım. Şimdi hemen git ve pankartını al. Ne o? Güzel pankart ama biraz daha dikkat çekici bir şeyler olsaydı keşke. Olsun artık, vakit yok zaten.
     Caddeye çıktığınız an pankartınızı göğüs hizanızda tutun ve yavaşça yürüyün. 1 saat 15 dakika süren ama yapmasaydınız da olurdu dedirten makyajınızla gülümseyin etrafa. Ardından gözünüze birini kestirin. Kestirdiniz mi? Harika! Yarım saat içinde numarasını alabilirseniz, o sizin için ideal bir eş olabilir.
      Telefonunuz mu çalıyor? Yine arkadaşınız arıyorsa hemen meşgule atın çünkü meşgulsünüz. Durun ne dediniz? Evlenme programından mı arıyorlar? Talip mi varmış size? Hemen gidin programa talibinizi görün. Ama ondan önce şu kestiğiniz kişinin numarasını alın, cepte bulunsun. Ne zaman yalnız kalacağınız belli mi olur?

     Sakin olun, heyecanlanmayın. İlk defa eş bulmak için canlı yayına çıkmayacaksınız. Bu aylardır yaptığınız rutin bir şey. Hem herkes çıkıyor ve evleniyor. Sizin neyiniz eksik?
     "... Talibi var. Onu alkışlarla davet ediyorum." Sakin bir şekilde yerinizden kalkın. Dik durun ve gülümseyin. Esra Hanım'ın yanına gidin, selam verip paravanın diğer ucuna oturun. Bu kadar basit. Talip geldiğinde ağırdan satın kendinizi. Arabası var mı sorun. Evi var mı sorun. Sonra birkaç kişiden yorum alın ve dinliyormuş gibi yapın. Bu, kendinizi ağırdan satmanın bir parçası sonuçta.
     "Ne dersin paravanı açalım mı artık?"
     "Evet Esra Hanım... Ya da paravanı açmadan önce ben kendisine evlenme teklifi etmek istiyorum."
     (Alkışlar)
     "Evet sayın seyirciler, bir aşk mı doğuyor? Reklamlardan hemen sonra öğreneceğiz. Sakın bir yere ayrılmayın!"

     Size talip olarak gelmiş, evlenme teklifinizi geri çevirecek hali yok ya. Hem ağırdan satma olayı da bir yere kadar. Şurada kırkınıza ne kaldı ki? Yaşıtlarınızın çocukları var, unutmayın! Azıcık da heyecanlanın. Artık dünya evine gireceksiniz. Siz çok zor koşullar altında buralara geldiniz. Hakkettiniz bunu!
     Ne diyeyim. Allah bir yastıkta kocatsın. Yalnızlar aşkına yalnız olmayasın. Toplumun rollerine oyuncak, saçmalıklarına alet olmayasın. "Biri" için de bu kadar deli olmayasın.
     Amin.

Not: Bu yazı Mart/2016'da "Çukur Mecmua" dergisinin sitesinde yayımlanmıştır.
 
 

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.