Kırılma Mitingine Hoş Geldiniz !!

    
      Not: Aşağıda okuyacağınız yazının gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Sadece hayal ürünüdür. O yüzden kimse üzerine alınmasın (!)
  
                                                                    *     *     *

      “Arkadaşlar! Şimdi, içinizdeki tüm nefreti, kıskançlığı, bencilliği, kötülüğü, hırsı alın ve yavaşça yere bırakın ve sizden uzak bir noktaya yavaşça gönderin ayağınızla. Sonra ellerinizi yavaşça başınızın üstüne, görebileceğim bir şekilde, koyun. Ardından yaklaşın karşınızdakine ve ona en içtenliğinizle “özür dilerim” diyin. Aynen böyle… Bakın, hiç zor değil. Çok güzel! Şimdi yavaşça indirin ellerinizi ve karşınızdakine sarılın. Kadın, erkek ayrımı yapmadan sarılalım lütfen. Hayır, hayır bırakmayın sarılmayı… Sarılmayı bırakanlar tekrar sarılsın ve sarıldığı kişinin kulağına doğru fısıldasın; seni seviyorum, kim olursan ol yine de seveceğim. Dediniz mi? Şimdi, karşınızdakine neden kırıldığınızı dile getirin lütfen.”
                                                              
                                                                    


     Hadi makarayı biraz başa saralım…
     Merhaba… Nasılsınız? Niye öyle duruyorsunuz? Mutlu olmanız gerekmiyor mu? Az önce birine laf attınız, birinin kalbini kırdınız, egonuzu tatmin ettiniz ve daha nice “güzel” şeyler yaptınız. Tabii ki… Şimdi anladım, aslında içinizden “zamanında o da beni kırmıştı, canımı yakmıştı, ben de onunkini yaktım, oh be rahatladım, ne de güzel şeymiş bu.” demeniz gerekirken “keşke…” kalıbıyla başlayan iyimser ama bir o kadar da tokat etkisi yaratan cümleler geçiyor. Neyse canım, şimdi çok düşünmeyin bunları. Ha ama içim hiç rahat değil diyorsanız da gidin önünüze çıkan ilk dilenciye para verin, içiniz rahatlasın, dünyanın en iyi insanıymış gibi hissedin. Ama bunu elinizde, doktor yazmış gibi duran adınızın üzerinde olduğu, Starbucks bardakları varken; son dönem Woody Allen filmlerinden çıkma bir karaktermiş gibi; Ege’den yazlık almış emekli insanların rahatlığı ile yapın. Öyle yapın ki bir anlamı olsun paşalar!
          Durun bir dakika… O da ne? Bakın, afişi görünce hatırladım. Yarın “Kırılma Miting”i var:
     
     “BİR HALK UYANIYOR… KIRILMAMAK İÇİN MİTİNGE, MEYDANLARA…
     Ülkemizin kötüye giden gidişatına ‘DUR’ deme zamanı! Hepimiz kırıldık ve parçalandık ama bunu yine biz onaracağız. Kendimizi onaracağız ki, ülkemizi de onaralım. Ülkemizde yaşanan tüm olayların nefretten, hırstan, cahillikten, kötülükten olduğunu bilelim. Bunları birlikte aşalım. Gelirken son zamanlarda kırdığınız kim varsa; alın yanınıza, olun kol kola!
     Bütün halkımız davetlidir!
     NOT: Miting çıkışı bedava verilen paket makarnalarınızı ve tavuklu pilavınızı almayı unutmayın.”
     
     Bu “Kırılma Miting”i işe yarayabilir bence. Hadi arayın, mesaj atın ya da yanına gidin ve davet edin üzdüklerinizi. Zaten ben bunu demesem bile, makarna varmış, diyerek gidecektiniz. Neyse, tavuklu pilav için de değer şimdi.
        Arıyor musunuz? Çalıyor mu? Hah açtı telefonu! Ne dedi? Gelebilir miymiş? Sesi kötü geliyordu değil mi? Muhtemelen açmasının bu kadar uzun sürmesinin sebebi de budur. Düşünmelere itmiştir az biraz. Yarın alırsınız artık gönülleri, rahat olsun içiniz. Neyse, “Karamel Makiyato” mu alsak?(!)
                                        
                                                              *     *     *

     Miting büyük bir alana kurulur ve yüzlerce insan gelir. Herkes birbirini daha iyi görebilsin diye de gündüz saatleri toplanılır. Herkesin görebileceği bir köşeye de sahne kurulur ki konuşmacı gelip tüm meydanı yönlendirebilsin. Ayrıca alan bariyerler ile kapatılır, bir giriş ve çıkış noktası bırakılır, etrafta kaslı korumalar bulundurulur. İlk olarak “Cehennem Melekleri”nin yeni filminin çekimlerine mi geldik hissi uyandırsa ve etrafta korumalarla fotoğraf çektirenler olsa dahi aldırmayın. Orada tek çekilen şey akşam 7 haberlerine iki çekirdek malzeme.
     Şükür, geldiniz sonunda!! Hadi kabul edin aklınızdan geçen ilk şey; burasının ne kadar kalabalık olduğu; buraya bomba koysalar ne kadar çok insanın öleceği; teröristlerin işini hiç bilmediği ve ardından aklınızdan geçen düşünceyi kovma –aynı zamanda vicdan rahatlatma- amaçlı söylenen “tövbe tövbe” nidaları…
     İçeri girmeden önce etrafa bir bakının. Arkadaşınız nerede kaldı ki? “Onu içeride mi beklesem acaba?” diyerek sizi elleyecek korumalara doğru yürümeye yeltendiniz gibi. Gidin canım, içeride buluşursunuz en olmadı. Ha buluşamazsanız da dert etmeyin, bir paket makarnanız olacak. Bakın, şuradaki koruma sizi kestirdi gözüne. Sırada ne hızlı ilerledi, değil mi? Koruma üzerinizi ararken birçok şeyi bırakmanızı ister, bunu bilin önce. Aynı havalimanına giriyormuş gibi hissedin kendinizi. Çakıyı bırakın tabii ki, biber gazını da koyun şöyle kenara. Sıranın sonundaki sizin arkadaşınız mı? İyi, vaktinde yetişti.(!) Yarım saat sonra konuşmacı çıkacak sahneye, o vakte kadar kalabalığa karışın bir-iki slogan atın sizde; “Bir taş attım karşıdakine, kırıldım kırmak yerine! Mitingler bugünler için dostlar, gel yaşayalım kardeşçe!”
     Konuşmacı mı çıkıyor sahneye? Alkışlar kalabalıktan daha mı fazla? Tipik bir selamlama faslı mı? Şükür ki, başlıyoruz!
     “…Herkes birlikte geldiği, onu kırdığı, üzdüğü arkadaşına doğru dönsün; gözlerinin içine baksın. Evet, lütfen herkes yapsın. Şimdi, sembolik birkaç bir şey yapacağız. Derin bir nefes alın ve verin, başlayalım.
     Arkadaşlar! Şimdi, içinizdeki tüm nefreti, kıskançlığı, bencilliği, kötülüğü, hırsı alın ve yavaşça yere bırakın ve sizden uzak bir noktaya yavaşça gönderin ayağınızla. Sonra ellerinizi yavaşça başınızın üstüne, görebileceğim bir şekilde, koyun. Ardından yaklaşın karşınızdakine ve ona en içtenliğinizle “özür dilerim” diyin. Aynen böyle… Bakın, hiç zor değil. Çok güzel! Şimdi yavaşça indirin ellerinizi ve karşınızdakine sarılın. Kadın, erkek ayrımı yapmadan sarılalım lütfen. Hayır, hayır bırakmayın sarılmayı… Sarılmayı bırakanlar tekrar sarılsın ve sarıldığı kişinin kulağına doğru fısıldasın; seni seviyorum, kim olursan ol yine de seveceğim. Dediniz mi? Şimdi, karşınızdakine neden kırıldığınızı dile getirin lütfen. Birbirinizi anlayana kadar konuşun. İnsan konuşa konuşa anlaşır, unutmayalım. Her iki tarafta birbirini anladığını düşündüğü vakit mitingden ayrılabilir.
     Umarım bundan sonra hareketlerimizin ve ağzımızdan çıkan kelimelerin çiçek mi doğuracağı yoksa bir insanı mı bombalayacağına daha çok dikkat ettiğimiz; birbirimizin elinden daha çok tuttuğumuz günler olur.
     İyi günlere…”


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.